TAK 47 yaşında

TAK 47 yaşında
  • Manşet
  • 20 Aralık 2020 – 12:25 12:25

Kıbrıs tarihinin en acılı yıl dönümlerinden biri, kuzey yarım kürenin de en uzun gecesinin yaşandığı 21 Aralık’ta kurulan Türk Ajansı Kıbrıs (TAK), 47 yıldır Kıbrıs Türk halkının sesi ve belleği olarak, doğru ve tarafsız habercilik ilkesiyle herkese eşit mesafede durmaya özen göstererek hizmet veriyor.
Ülke içinde yaşanan gelişmelere ilişkin haber ve fotoğrafları, gerekse Anadolu Ajansı’ndan aldığı Türkiye ve dünya haberlerini abonelerine sunan TAK, Güney Kıbrıs’ta yayımlanan gazetelerin önemli haberlerinin Türkçe çevirilerinden oluşan Rum basını bülteniyle de adanın öteki yarısındaki gelişmeleri duyuruyor.
Hükümet icraatları, Meclis toplantıları, devlet yetkililerinin, belediyelerin, sendikaların ve sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri ve toplumsal olaylar TAK’ın haber bültenlerinin ana konularını oluştururken, Kıbrıs sorunu ve müzakereler de TAK’ın büyük önem vererek izlediği konular arasında geliyor. Kıbrıs sorunuyla ilgili birçok önemli gelişme TAK tarafından duyuruldu. TAK muhabirleri, değişik ülkelerde yapılan müzakereleri; Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların yurt dışı temaslarını yerinde izledi.
İlk yurt dışı ofisini Ankara’da açan ajans, Gazimağusa ve Girne ofisleriyle de hizmet verdi. Merkezi başkent Lefkoşa’da bulunan ajansın şu anda sadece Gazimağusa’da ofisi var.
Uzun yıllardır sürdürülen kısa mesaj (SMS) hizmeti yanında Twitter’da da haber özetlerini paylaşan TAK, ülkedeki siyasal ve toplumsal olaylar yanında dünyadaki gelişmelerle ilgili günde ortalama 90 civarında haber servis ediyor.
TAK’ta 47 yılda üretilen on binlerce haber, röportaj ve fotoğraf, Kıbrıs Türk medyasında çoğu kez isimsiz olarak yer alsa da, ajans halkın doğru ve hızlı bilgi alma özgürlüğüne katkıda bulunmayı sürdürüyor. Ajans, mesleğe burada başlayan birçok gazeteci için okul olma özelliği de taşıyor.

İKİ DAKTİLO… BİR TOP KAĞIT… BİR BİSİKLET…
21 Aralık 1973 Cuma günü iki daktilo, bir top kağıt, bir teksir makinesi ve bir bisikletle Lefkoşa’da Selen Otopark yanındaki bir binada kurulan ajansın fikir babası merhum Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ajans için “On yıl evvel Kıbrıs Türkü’nün dünya ile irtibatı tamamen kesilmişti. On yıl haklı davamızı dünyaya anlatmak konusunda çok müşküllerle karşılaştık. TAK sayesinde bu konuda yeni devreye girdiğimize inanıyorum” diyordu.
Türkiye’deki Cumhuriyet gazetesinin Kıbrıs muhabiri Said Arif Terzioğlu’nun ilk müdürü olduğu ajans, mütevazı olanakları ve az sayıdaki personeliyle önemli bir misyonla faaliyete geçti. Nitekim ajansın iki daktilosundan birini Çiftçiler Birliği bağışlarken, öteki Terzioğlu’nun şahsi daktilosuydu. Haberlerin yazılıp çoğaltılacağı kağıtlarla teksir makineleri ise sağdan soldan toparlanmıştı.
İlk yıllarda resmi açıklamalarla, en çok da Denktaş’ın demeçleriyle hazırlanan birkaç sayfalık bültenler, muhabirlerce bisikletle sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen gazetelere götürülüp elden veriliyordu.
Yasası ve bütçe olmadığı için yıllarca büyük zorluklarla karşılaşan, bazıları pes edip istifa eden TAK personeli, piyango gelirlerinden sağlanan parayla maaş alabiliyordu.
Bu yüzden defalarca eylem ve grev yapan TAK personeli, ajansın kuruluşundan tam on yıl sonra, 1983’te yasaya kavuşabildi.
Ajansın haber bültenlerindeki sayısı giderek yükselse de, basın camiasında uzun zaman böyle bir ajansın gerekliliği tartışma konusu oldu. Enformasyon Dairesi’yle birleşmesi, Anadolu Ajansı bünyesine alınması, personelinin devlet dairelerine dağıtılması gibi birçok fikir ortaya atıldı.
Neyse ki ajansa gönül veren bir avuç gazeteci ve diğer personel, kurumun yaşaması için mücadeleden asla yılmadı; bu süreçte en büyük desteği de ajansın kurucusu da olan Rauf Denktaş’tan gördü.
Arif Said Terzioğlu’nun ardından 1 Ağustos 1982’de göreve başlayan Kemal Aşık, ajansı yasal statüye kavuşturup Rum basını çevirileri hizmetini de başlatan müdür oldu.
Görev başında geçirdiği kalp kriziyle 1989’da hayatını kaybeden Aşık’ın ardından 1990’da, aynı zamanda ajansın ilk personeli arasında yer alan Emir H. Ersoy müdür oldu. Ersoy, tam 20 yıl boyunca müdürlük yaptıktan sonra 30 Nisan 2010’da yaş haddinden emekli olurken yerine ajansın yine kıdemli isimlerinden Perihan Aziz geçti.
2011 yılında TAK yasasında ilk kez köklü bir tadilat yapıldı. Aziz’in 29 Şubat 2012’de TAK’a en uzun süre hizmet veren kişi ünvanıyla emekli olmasının ardından bir süre Müdür Muavini Selim Kumbaracı’nın müdürlüğe vekalet ettiği TAK’ta, 31 Mayıs 2013’te Hüseyin Yalyalı müdür oldu. Yalyalı’dan sonra 7 Mart 2014’te ajansa ilk kez dışarından bir isim, Doç. Dr. Neriman Saygılı müdür atandı. Ajansta halen müdürlük görevini yine dışardan bir isim olan ve meslek hayatını İstanbul’da sürdürürken 24 Mart 2018’de bu göreve atanarak ülkeye dönen Dr. Fehmi Gürdallı yürütüyor.
TAK’ta geride kalan 47 yılda değişen müdürlerle birlikte gerek haber yelpazesi, gerekse teknik olanaklar ve hizmetler de gelişti. Mumlu kağıt üzerine daktilo ile yazılarak çoğaltılan bültenlerin internet sayfasından abonelere ve halka ulaştırılmasına 1990’lı yıllarda başlandı. Teknolojideki hızlı gelişmelere bağlı olarak yeniliklerin sürdüğü ajansta, yeni yılda yeni internet sitesi devreye girecek.

BİNA SORUNU GİDERİLEMEDİ
TAK, 47 yılda dört farklı binada hizmet verdi. Selen Otopark yanındaki binadan sonra Sabri Orient Otel yanındaki dükkanlara, ardından Ledra Palace civarında şimdilerde DP Lefkoşa ilçe örgütü binası olan binada faaliyet gösteren ajans, halen 1990’ların başında taşındığı Mehmet Akif Caddesi’ndeki tarihi binada bulunuyor.
Ajansın yetersiz kalan binalarıyla ilgili sorunu kökten çözecek adım Ocak 2007’de atılsa da sonuca ulaşılamadı. Lefkoşa’da Esnaf Sitesi arkasındaki arazide başlayan inşaat karkas halde kalırken, uzun yıllar sonra Bakanlar Kurulu kararıyla Devlet Laboratuvarı’na devredilmesi, ajans için burukluk yaratan bir olay oldu.

ESKİ MÜDÜRLER ANLATIYOR
TAK’ın eski müdürlerinden Emir Ersoy, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksekokulu’ndan mezun olmasının ardından Ekim 1973’te köylülerin dertlerini dinlemek üzere Üç Şehitler köyüne giden Rauf Denktaş’ın durumunu öğrenip “Git Said beyi gör” diyerek yönlendirmesiyle ajans personeli olmuş.
3 ay süreyle maaşsız çalıştığı ajansa 1 Mart 1974’te mülakatla ve “Üç haber atlarsanız işten atılırsınız” diye imzalatılan belgeyle muhabir alınan Ersoy, o dönemde haberlerin büyük çoğunluğunun Kıbrıs sorunu konusunda yazıldığını anlattı.

“BİZİMKİ YUF DELİĞİ Mİ?”
Anadolu Ajansı’nın Lefkoşa’daki ofisi açılırken düzenlenen törende yapılan konuşmalardan birinde “Burası Kuzey Kıbrıs’ın dünyaya açılan penceresidir” denmesi üzerine dayanamayıp Terzioğlu’nun kulağına eğilip “AA dünyaya açılan pencereyse bizimki (TAK) yuf deliği mi?” diyen Emir Ersoy’un bu sözü, TAK’a sevgisinin ve sahiplenmesinin göstergesi olarak uzun yıllar gülümsenerek hatırlanmış.
Müdür maaşını alırken, personelin maaş alabilmek için eylem yapmak zorunda kaldığı yıllar da yaşamış TAK… Ajansın müdürsüz kaldığı dönemde, her gün bir muhabir sorumluluğu üstlenerek işler yürütülmüş.
Emir Ersoy, o günlere ilişkin anımsadıklarını “Daha sonra liseden öğretmenim de olan Tuncer Bahadır bir süre müdürlükle görevlendirildi. Ancak işin ehli değildi. Arkadaşlarla toplanıp Rauf Bey’e (Denktaş) gittik, ‘Kemal Aşık Bey’in müdürümüz olmasını istiyoruz’ dedik. Maaş ödemesinde sorun olunca bir süre Kemal Bey’i Rumca gazeteleri çeviriyor diye ödediler sonra sorun halloldu” diye anlattı.

“TAK SAVAŞTA DA HEP AÇIKTI”
Denktaş’ın ifadeleriyle TAK’ın, Kıbrıs Türk halkının mücadelesini Atatürk’ün tavrından ilham alarak sürdürdüğü için, Atatürk’ün AA’yı kurması örnek alınarak kurulduğunu belirten Ersoy, henüz ajanstaki ilk yılında yaşanan 15 Temmuz 1974 darbesi ve ardından 20 Temmuz 1974’te Türkiye’nin adaya müdahalesi sürecinde de ajansın aralıksız hizmetlerini sürdürdüğünü kaydetti. Ersoy, “TAK, savaşta da hep açıktı, hiç kapanmadık” dedi.
Ulaşımın ve haberleşmenin zor olduğu o günlerde 19 Temmuz günü bisikletle giderken bir aracın çarpması sonucu yaralanan Ersoy, savaş günlerini, geceleri Lefkoşa’da halasında kalarak ve haberci olarak görev başında geçirmiş.
Ersoy, o acı günlerde eski hastaneye gönderildiği bir gün BM Barış Gücü askerlerinin torbalar içinde getirdiği cesetleri anımsıyor; savaş günlerinde Atlılar katliamının toplu mezarını da Leica marka fotoğraf makinesiyle giderek görüntülediğini ve haberini yaptığını anlatıyor.


BİSİKLETLE BÜLTEN DAĞITIRKEN TEK YOLA GİRDİ, POLİS CEZA YAZDI
Ersoy’u gülümseten anılarından biri de TAK’ın aboneleri olan Halkın Sesi, Bozkurt ve Zaman gazetelerine bültenleri bisikletle götürürken, tek yola girdiği için polis tarafından rapor edilmesi ve mahkemeye çıkarılması…
1970’li yıllarda Meclis’i izlerken haberi hemen yazıp çok yakında olan TAK’a ulaştırdığını ve teksirleri milletvekillerine dağıttığını da anımsıyor.
O yıllarda TAK’ın Lefkoşa odaklı habercilik yaptığını, Rauf Denktaş’ın her sabah TAK’a açıklama yaparak gündemdeki gelişmeleri değerlendirdiğini, Denktaş’ın çoğu kez Türkiye yetkililerinden bile önce dünyadaki gelişmelerle ilgili açıklama yaptığını anlatan Emir Ersoy, o günlerle ilgili şu hatırasını da paylaştı:

“BUGÜN BİR ŞEY VAR MI, DÜNDEN KALAN BİR ŞEY VAR MI?”
“Bazen biz gider, soru sorardık. O anda bize bir şey söylemezdi. Sonra biz ayrılınca başka bir gazeteciye açıklama yapardı. TRT’nin Lefkoşa muhabiri Hamit Toprak vardı. Denktaş’a ‘Efendim bugün bir şey var mı?’ diye sorardı. Denktaş ‘Yok’ yanıtını verince de ısrarına ‘Dünden kalan bir şey var mı?’ diye devam ederdi.”



“İŞE ALINACAK MUHABİRİN ÖLÇÜTÜ DENKTAŞ’IN KONUŞMALARI”
Rauf Denktaş’ın düzgün Türkçe konuşan bir politikacı olduğunu ancak bazen de çok dağınık konuştuğunu belirten eski TAK Müdürü Emir Ersoy, “Onu toparlamak, benim için işe alınacak muhabirin ölçütüydü” dedi.
Ersoy, mesleğe ve TAK’a dair düşüncelerini anlatırken “Gazetecilik güzel bir meslek. Severek yapılıyorsa keyif alınır. Etkisi çok, havası bol, parası yok dersek de doğrudur” diye konuştu.
Ersoy, TAK’ın 47 yılda neden kendine özel bir binaya sahip olamadığı sorusunu yanıtlarken “Önceleri TAK’ın değeri yoktu ama o değeri biz çalışanlar olarak hep beraber yarattık. TAK’ta aktif görev yaptığımız süreçte beni ve arkadaşlarımı haber atlamak rahatsız ederdi, ‘biz bu haberi niçin izlemedik’ diye üzülürdük” ifadelerini kullandı.
Emir Ersoy, TAK için zaman zaman “ne gereği var, kapansın, zaten gazeteler var” diyenler olduğunu kaydederek bunda bazı meslektaşların da etkisi bulunduğunu söyledi.
Müdürlüğü döneminde yasanın güncellenmesi ve yeni bir binaya sahip olmayı her fırsata talep ettiklerini anlatan Ersoy, 2007’de TC Büyükelçiliği katkılarıyla temeli atılan inşaatın daha sonra Devlet Laboratuvarı’na devredilmesini eleştirdi.
Ersoy, TAK yasasında 2011’deki bazı değişikliklerle ilgili de rahatsızlığını ifade etti.
Unutamadığı anılarıyla ilgili soruya karşılık Ersoy, Rauf Denktaş’ın Strazburg’dan telefon edip açıklamasıyla ilgili haberin kısalığından yakınmasını ve Kemal Aşık’ın “Elçiliğin 29 Ekim mesajını kuşa çevirdiniz” demesi üzerine “Kuşa çevirmedik, haber yaptık” yanıtı vermesini örnek verdi. Ersoy, yine Denktaş’ın bir gün aniden ajansa geldiğini ve kendilerine “Sizi telefonda aradım cevap alamayınca naparsınız diye bakmaya geldim” dediğini de anlattı.
Ersoy, ajanstaki müdürlük dönemindeki önemli icraatlarını teknolojik altyapının geliştirilmesi, internet sayfası üzerinden yayına geçilmesi, yeni istihdamlar yapılması ve sonuçsuz kalsa da yeni binanın temelinin atılması olarak sıraladı.
Eski TAK Müdürü Emir Ersoy, ajansın geleceğine dair beklentisini “daha aktif, daha başarılı bir ajans” diyerek özetledi ve ekledi: “Bu meslek öyle bir şeydir ki zaman mevhumu gözetmeden çalışacak insanlara ihtiyaç var. Kim geliyorsa severek bilerek gelmesi lazım. Umarım ekonomik imkanlar da artırılarak TAK daha iyi yapıya gelebilir.”


AZİZ
Eski TAK Müdürü Perihan Aziz, 1 Mayıs 1975’te başladığında ajansın eskiden Mason locası olarak bilinen Saydam Berberoğlu kırtasiyenin karşısındaki köhne binada faaliyet gösterdiğini söyledi.
Ajansın ilk kadrosundaki büyük çoğunluk müdürle anlaşmazlığı sonucu topluca istifa edince açılan münhalle, kendisiyle birlikte Ümral Akpınar’ın, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi BYYO’dan mezun genç gazeteciler olarak ajansta çalışmaya başladığını anlatan Aziz, öncesinde iş başvurusu yaptıkları Halkın Sesi gazetesinde Dr. Küçük’ün kendilerine başını kaldırıp “cık” yanıtını verdiğini gülümseyerek anımsadı.
Dönemin TAK Müdürü Sait Arif Terzioğlu’nun kadın olmalarından dolayı olumsuz baktığını hissettiklerini, daktilo sınavında çok yavaş olduğunu, sözlü sınavda kendisine “15 güne kadar daktiloda hızlanmazsan git kendine yeni iş ara” denildiğini de hatırlıyor Perihan Aziz.
“Bu iş kadın mesleği değil, gecesi var gündüzü var. Köyden nasıl geleceksin?” eleştirilerine karşın yakın arkadaşı Ümral Akpınar’la Lefkoşa’da ev kiralayan ve erkeklerin reddettiği gece nöbetlerini üstlenen Aziz, “O zamanlar KTFD Kurucu Meclisi vardı ve çok verimli çalışırdı. Biz de gece gündüz meclisteydik. Böylece kendimizi kabul ettirdik. Hatalarımız oldu ama hep yürekten ve severek yaptık” ifadelerini kullandı.

“TAK ZAMANLA YAPTIKLARIYLA KENDİNİ KABULLENDİRDİ”
Perihan Aziz, Çiftçiler Birliği’nden hibe edilen daktiloyla ve birkaç parça araç gereçle kurulan TAK’ın ilk müdürü Terzioğlu’nun her sabah devlet başkanı Denktaş’a gidip demeç aldığını ve iki üç sayfalık bülten çıkarıldığını anlattı. Ajansın o dönemde muhalefete açık olmadığını ve büyük de bir tepki olduğunu kaydeden Aziz, “Renksiz bir ajanstı. Sadece muhalefet nezdinde değil kendi basın camiamızda da kabul görmezdi. Hatta ‘tak tak tak’ diye dalga geçilirdi ancak TAK zamanla yaptıklarıyla kendini kabullendirdi. “TAK’ın ilk kadroları, ajansın yaşaması için özveri ve temel taşı oldu” diye konuştu.
1970’li yılların sonunda içten ve dıştan tepkiler üzerine Müdür Said Arif Terzioğlu ajanstan ayrılıp Cumhurbaşkanlığı’nda görev yapmaya başladı. Bu dönemde de TAK’ın AA bünyesine alınması, Enformasyon Dairesi’ne bağlanması gibi düşüncelere personel “her toplumun kendi milli ajansı olmalıdır” diyerek karşı çıktı.
Boşluk döneminde her gün bir çalışanın ajansın sorumlusu olduğu bir süreç de geçirdi TAK… Maaşlar piyango gelirlerinden ödendi. Personel maaş alabilsin diye her ay Bakanlar Kurulu kararı gerekiyordu. Ta ki 1983’te yasası çıkana dek…
Ajansın gelişmesinde Anadolu Ajansı’nın da çok katkısı olduğunu anlattı Perihan Aziz, “Profesyonelleşmede destekleri çok oldu” dedi. Aziz’in anlatımıyla Kemal Aşık’ın Rum basını çevirileri, muhabirlerin daha çok ve farklı konulardaki haberleri, ilk ve uzun yıllar tek foto muhabiri Erdal Gökhan’ın fotoğraflarıyla ajans daha çok kabul görmeye başladı.
Eski TAK Müdürü Perihan Aziz, TAK’taki ilk yıllarında yaptığı unutamadığı bir hatasını da paylaştı: “Bir dönem Ümral’la birlikte gece gündüz meclisteydik ve Seçim ve Halkoylaması Yasası görüşülüyordu. Seçim sistemiyle ilgili tartışmalı 10’uncu madde üzerinde uzun uzun görüşmeler yapıldı. Sonuçta o madde onaylandı. Gece yarısı olurken ajansa gittik, stencila haberimizi, ‘Seçim ve Halkoylaması Yasası Meclis’ten geçti’ diye yazdık. Oysa kabul edilen sadece 10’uncu maddeydi. Ertesi gün gazetelerde manşetten çıkınca kıyamet koptu. Ertesi gün düzelttik. İki çaylak muhabirdik ve denetleyen olmamıştı. Haberi yazıp çoğalttığımız makineden üzerimize mürekkep sıçrardı. Bir de tek tek elden haberi gazetelere dağıtır, odacılık görevini de yapıp evimize öyle giderdik. Bazı milletvekilleri Meclis bitince ‘kızlar arabanız var mı, eve nasıl gideceksiniz?’ diye sorup bizi eve bırakırdı.”
Bir gazetecinin sürekli uyanık, istekli olması ve mesleğini sevmesi gerektiğini vurgulayan Perihan Aziz, “Sevgisiz gazetecilik olmaz” vurgusunda bulundu.


Gazeteciliğin en güzel aşamalarından birinin muhabirlik olduğunu, o günleri özlemle hatırladığını kaydeden Aziz, “O kadar ruhlu olacaksınız ki bir taş bile canlanacak, o taşın haber unsurlarını görüp güzel bir şey yaratacaksınız. Bence gazetecilik aşktır. Ben mesleğimden hiç pişman olmadım, hep mutlu oldum. Gazetecilikte hem rekabeti hem de iş birliğini yaşadım. O yönü çok güzeldi” dedi.
Genellikle isimlerinin ön planda olmamasını “ajans muhabirlerinin kaderi” diye niteleyen Aziz, 1977 Denktaş-Makarios Doruk Anlaşması toplantısını izlediği Lefkoşa Uluslararası Havaalanı’ndaki anısını da paylaştı. Aziz, teknolojinin olmadığı o günlerde varılan uzlaşıyı duyurmak için yarış içinde olan gazetecilerin BM’ye ait arabaya binme kavgasının ardından yine muhabbet içinde ilişkilerini sürdürdüğünü anlattı.
Aziz, Makarios’la sarayında fotoğraf çektiren Kıbrıslı Türk gazetecilerin fotoğrafının yayımlanması üzerine Rauf Denktaş’ın kendilerini “baş baş haşladığını” da unutamıyor.
“Gazeteci muhalif ve sorgulayıcı olmalı” diyen Perihan Aziz, basın bürolarından yapılan ve empoze edilen açıklamalarla değil, olay yerinde izlenerek, haber kaynağına sorular yönelterek alınacak cevaplarla haber yazmanın önemini vurguladı.
Perihan Aziz, TAK’taki görevi boyunca her şeyi iyi niyetle yaptığını, arkada gelecek kuşakların daha ileriye taşıyacağı bir iz bırakma gayretiyle çalıştığını anlatarak “Bir dönem bana adımla değil ‘Bayan TAK’ diye hitap ederlerdi. Bu benim için gururdur. Bundan sonra da çağdaş, yenilikleri ve meslek ilkelerini göz ardı etmeden çalışan, sevginin hiç eksik olmayacağı bir TAK görmek istiyorum” dedi.
Devlet ajansındaki sınırlar konusunda ise Aziz, “TAK’ın sınırları var ama diğer basın kuruluşlarının belki patronlarının, belki sermayenin da sınırları var. Sınırsız bir özgürlük olduğunu söyleyemem. TAK’ın devletten veya iktidarlardan yana tavrı olabilir ama TAK’ta haber doğru kurgulanırsa bence yazılamayacak hiçbir fikir yoktur” ifadelerini kullandı.

Sosyal Medyada Paylaş
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ