Plastik atıklar denizlerde biyoçeşitliliği olumsuz etkiliyor

Plastik atıklar denizlerde biyoçeşitliliği olumsuz etkiliyor

Plastik atıkların denizlerde bir yere tutunma ihtiyacı duyan canlılar için “yeni yaşam alanı” oluşturmaya başladığı ve istilacı türleri ait olmadığı bölgelere taşıyarak biyoçeşitliliği olumsuz etkilediği bildirildi.

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Temel Bilimleri Bölümü Deniz Biyolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ülgen Aytan’ın danışmanlığında üç doktora ve bir yüksek lisans öğrencisinden oluşan araştırma grubu, TÜBİTAK destekli projeler, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesinin projeleri ve lisansüstü tez projeleriyle Türkiye’nin denizlerinde dağılım gösteren mikroplastiklerin miktarını, kaynaklarını ve biyoçeşitliliğe olumsuz etkilerini araştırıyor.

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesine ait R/VKaradeniz Araştırma Gemisi ile Karadeniz’e açılan Ülgen ve araştırma grubu, her ay düzenli olarak plastiklerin Karadeniz’deki canlılarla etkileşimini araştırmak üzere su yüzeyi ve yüzey altından plastik örnekleri alarak çalışma yürütüyor.

Örneklemelerde yüzeyde günlük hayatta sıklıkla kullanılan tek kullanımlık plastikler ve salgında artan maske, eldiven gibi kişisel korunma ürünlerine sıkça rastlanırken, yüzey altında ise ambalaj, şişe, çizme, oyuncak, otomobil lastiği, battaniye, balıkçı ağı gibi pek çok materyale rastlanıyor.

“Karadeniz’de plastikler çok büyük bir tehdit”
Aytan, AA muhabirine, denizlerin karşı karşıya kaldığı en hızlı büyüyen tehdidin plastikler olduğunu söyledi.

Günlük hayatta kullanılan her türlü materyalin çeşitli yollarla denizlere ulaştığını anlatan Aytan, şunları kaydetti:

“Deniz çöplerinin yüzde 80’inden fazlasını plastikler oluşturuyor. Plastik uzun ömürlü ve doğada yok olmak yerine aşınıp parçalanmakta. Karadeniz’de plastikler çok büyük bir tehdit çünkü Karadeniz sadece kıyısı olan ülkelerin değil nehirler aracılığıyla toplamda 22 ülkenin drenaj alanını oluşturuyor. Karadeniz’de, Türkiye kıyıları boyunca çok fazla kontrolsüz kıyı dolgu alanı ve kaçak boşaltımlar var. Sürekli yağışın olduğu bir coğrafyada deniz ve nehir kıyısındaki plastikler rüzgarla, yağışla birlikte kronik olarak Karadeniz’e giriyor. Doğu Karadeniz’de yaptığımız çalışma sonuçlarına göre nehirlerden yüzlerce makro boyutlu plastik Karadeniz’e ulaşmakta. Fırtına ve sel esnasında ise bu rakam binler-onbinlerin üstüne çıkabiliyor.”

Plastiklerin 1950’li yıllardan sonra yaygın olarak kullanıldığına işaret eden Aytan, “Denizlerimizde her geçen gün artan miktarlarda birikiyor, aşınıyor ve daha fazla alanı mikroplastiklere dönüşerek kontamine (bulaşma) ediyor.” şeklinde konuştu.

Aytan, “Güneydoğu Karadeniz’de Plastiklerin Dağılımı Kompozisyonu ve Plastisfer Komuniteleri” başlıklı proje ile önemli bir balıkçılık sahasını oluşturan Karadeniz’de mikro, meso (orta) ve makro boyutlu plastikleri izlediklerine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Plastik atıkların bir kısmı deniz yüzeyinde, bir kısmı suda belirli derinliklerde askıda kalıyor, bir kısmı ağırlığına bağlı olarak deniz dibinde birikim gösteriyor. Bu plastikler denizde bir yere tutunma ihtiyacı duyan canlılar için yeni bir yaşam alanı teşkil ediyor. Yaptığımız projelerle plastiğin oluşturduğu yeni yaşam alanlarını araştırıyoruz. Bu çalışma bir doktora tezi aynı zamanda. Plastikler denizlerde canlılar için yeni bir yaşam alanı oluşturuyor. Biz buna plastisfer (plastiğin üzerinin mikrop tabakası ile kaplanması) diyoruz. Denizde bir yere tutunma ihtiyacı duyan bir sürü canlı var. Bu yeni yaşam alanı bakterilerden omurgasız canlılara kadar çeşitli organizmalara ev sahipliği yapıyor. Mevcut proje kapsamında hem Karadeniz’de plastiklerin miktarının kompozisyonunu hem de bu canlılarla etkileşimini araştırıyoruz.”

“Plastiklerde istilacı türler için yeni bir taşınım yolu”
Denizlerin üzerindeki baskının fazla olduğunun altını çizen Aytan, “Aşırı avcılık, kirlilik, istilacı türler, iklimsel değişiklik. Hepsinin temelinde insan faaliyetleri var. İstilacı türler genellikle gemilerin balast sularıyla birlikte denizlerimize girerek, ait olmadıkları bölgelere taşınıyor. İnsan yapımı Süveyş Kanalı gibi kanallar yolu ile bu türler bir denizden ait olmadıkları bir başka denize gelebiliyor. Plastikler de istilacı türler için yeni bir taşınım yolu. Plastik yüksek yüzerliğe sahip bir materyal. Deniz yüzeyinde ve askıda uzun süre kalarak akıntılarla hiç ait olmadığı noktalara bu canlıları (istilacı tür) taşıyabiliyor ve oradaki biyoçeşitliliği olumsuz etkileyebiliyor.” değerlendirmesini yaptı.

Özellikle mikroskobik canlıların plastiğin parçalanmasında rol oynayabildiğine değinen Aytan, “Ayrıca oluşan biofilm deniz canlılarının plastiği algılamasını engellemekte, üzeri doğal besin ile kaplı olan bir plastik parçasını bir balık doğal besini zannedebilmekte ve tüketmektedir.” diye konuştu.

İstilacı türlerin çevre için olumsuzluklarına değinen Aytan, “İstilacı türler, besin, ışık ve habitat için yerli türlerle rekabete girme, patojen/ hastalık taşıma (vb.) yoluyla biyoçeşitliliği olumsuz etkileyerek deniz ekosistemine, sahip olabilecekleri toksin ve zehirlerle insan sağlığına, balıkçılık ve turizme olumsuz etkileri ile ekonomiye de zarar verebilmektedir.” dedi.

Aytan, Karadeniz’deki bu çalışma kapsamında plastiklerin üzerindeki yaşamı araştırdıklarını ifade ederek, amaçlarının hem plastiklerin azaltılmasında ve yönetilmesinde hem de Karadeniz’den uzaklaştırılmasında karar vericilere ve yerel yönetimlere yol göstermek olduğunu kaydetti.

7 balık türünde mikroplastik tüketimi rapor edildi
Deniz canlılarının mikroplastikleri besin zannederek tüketebildiğini, hamsi gibi suyu filtre ederek beslenen canlıların kazara mikroplastikleri tüketebildiğini kaydeden Aytan, “Dolayısıyla çeşitli besinsel seviyelerden canlıda mikroplastiklere rastlamak çok olası bir durum. Denizlerimizde yapılan çalışmalar bunları doğruluyor. Biz de yakın zamanda Karadeniz’de yaptığımız bir çalışma ile 7 ticari balık türünde hamsiden istavrite, mezgitten palamuda, lüferden barbuna ve zargana kadar mikroplastik tüketimini rapor ettik.” dedi.

Bunların bölgesel ve zamansal farklılıklar gösterebildiğine işaret eden Aytan, balıklar ve türler arası farklılıklar bulunduğunu ifade etti.

Deniz suyundaki mikroplistik oranı üzerinde de araştırmalar yaptıklarına dikkati çeken Aytan, sözlerini, “Deniz suyunda mikroplastik miktarı denizlerimizde değişen oranlarda gözlemleyebiliyoruz. Mikroplastikler her biri farklı kimyasal içeriğe, dolayısıyla farklı davranışa sahip. Ayrıca plastikler farklı boyutlarda denize giriyorlar. Karadeniz’de yaptığımız çalışmalar bölgesel farklılıklar göstermekle birlikte kilometrekarede bir milyonun üzerinde mikroplastik varlığını gösteriyor.” diye tamamladı.

Sosyal Medyada Paylaş
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ