Erhürman: “Hem içerde hem dışarıda etkili liderlik”

Erhürman: “Hem içerde hem dışarıda etkili liderlik”

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman, kısa süreli hükümetler ve istikrarsızlığın, gerçek sorunlarla mücadele etme ve onları çözme kapasitesini düşürdüğünü belirterek ülkenin orta ve uzun vadeli problemlerinde Cumhurbaşkanlığı’nın etkili bir liderlik yapmasının önemli olduğunu söyledi.

15 aylık Başbakanlık tecrübesinin iç ve dış sorunların çözümünde Cumhurbaşkanlığı’nın etkili liderliğinin önemini gösterdiğini kaydeden Erhürman, ülkenin iç ve dış sorunlarını birbirinden ayırmanın kolay olmadığını, dış sorunların içteki sorunları da ciddi şekilde etkilediğini kaydetti. .

Erhürman, Cumhurbaşkanlığı’nın öneminin içte ve dıştaki sorunlarla ve konjonktürel olarak arttığını kaydederek, halka, bu vizyona inanarak, bu vizyonu hayata geçirebileceğini düşündükleri lider kimse ona oy vermeleri çağrısı yaptı.

Propaganda dönemini “Doğrusu Tufan Erhürman”, “Her Alanda Liderlik” sloganlarıyla yürüten ve 11 Ekim’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci turda olacağına inanan Tufan Erhürman, TAK muhabirinin seçimle ilgili sorularını yanıtladı. Erhürman, koronavirüs pandemisi kısıtlamalarıyla boyut değiştiren propaganda sürecinde yaptıklarını, seçilmesi halinde önceliklerinin neler olacağını, Kıbrıs sorununa bakışını, Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkileriyle ilgili düşüncelerini paylaştı.

Bugüne kadar alışık olunandan farklı bir süreç geçirildiğine işaret eden Erhürman, “Bugüne kadar hep mitingler, kahve ve kitle toplantıları belirleyici oluyordu. Bu dönemde bunları yapmak artık mümkün değil. Daha çok küçük gruplarla açık hava ortamlarında bir araya gelme gibi yüz yüze çalışmalar sürdürüyoruz. Onun dışında da televizyon ve sosyal medya kullanımı daha arttı, mecburen o mecralara geçiyoruz” dedi.

Erhürman, zaman sıkıntısı yaratsa ve çok sayıda insanla bir araya gelmeyi engellese de, birebir iletişim olanağını ve halkın sorularını ve sorunlarını dinlemeye daha çok fırsat vermesi nedeniyle bu yöntemin avantajları da olduğu görüşünde.

BAŞBAKANLIK TECRÜBESİ CUMHURBAŞKANLIĞI FİKRİNİ GÜÇLENDİRDİ

Cumhurbaşkanlığına aday olma gerekçelerini anlatırken 15 aylık Başbakanlık tecrübesinin ardından bu konuda daha da kesin bir yargıya vardığını söyleyen Tufan Erhürman, iç ve dış sorunların çözümünde Cumhurbaşkanlığı’nın etkili liderliğinin önemini vurguladı, şöyle konuştu:

“Çünkü ülkemizin iç ve dış sorunlarını birbirinden ayırmak kolay değil. Çünkü dışarıda olan ya da olmayan şeyler, içeride de etki yaratıyor. Örneğin Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün geçmemiş olması, içerde gibi görünen ekonomiyi ciddi şekilde etkiliyor. Yeşil Hat Tüzüğü’nde belli sınırlamalar olması yine iç sorun gibi görünen ekonomiyi etkiliyor. Sporcuların yurt dışına çıkamaması, içerde bir sorun gibi görünen sporu etkilemeye devam ediyor. Bu arada Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon konusundaki gelişmeler bizim en temel sorunumuz Kıbrıs sorununu ciddi şekilde etkiliyor.

“CUMHURBAŞKANI ETKİLİ LİDERLİK YAPMAZSA SORUNLARI ÇÖZMEK HİÇ DE KOLAY DEĞİL”

Bir de tabii içerde Başbakanlık tecrübesi bir kez daha bana pratik olarak gösterdi ki bu ülkenin orta ve uzun vadeli problemlerinde Cumhurbaşkanlığı gerçekten etkili bir liderlik yapmazsa bunları çözmemiz hiç de kolay olmayacak. Çünkü kısa süreli hükümetler ve istikrasızlık, aslında gerçek sorunlarımızla mücadele etme ve onlara çözüm üretme kapasitemizi düşürüyor.

O yüzden hem dışarıda hem içerde liderlik edilmesi gerektiğini net şekilde görmek ve esas iş yapılacak makam olarak 5 yıllık istikrarlı görev süresine sahip Cumhurbaşkanlığı’nın önemini bir kez daha idrak etmek, beni bu göreve adaylığa sevk eden temel etkenlerdir.”

“MESELE 19 EKİM’DE”

CTP’nin Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman, iki turda tamamlanacağı öngörüsünde bulunduğu seçimin ardından “esas mesele 19 Ekim’de” dediği pandeminin etkisiyle devasa hal alan ve daha çok görünür olan ekonomideki, istihdamdaki, sağlıktaki, eğitimdeki, ulaştırmadaki sorunları vurguladı.

Bir yandan da Doğu Akdeniz’deki gelişmeler ve “Kıbrıslı Türkler yokmuş gibi davranılan” hidrokarbon konusunun birleştiği noktada 19 Ekim’in kendisi için çok hareketli bir gün olacağını ifade eden Erhürman, aynı anda üç alanda birden hızla çalışmaya başlayacağını söyledi.

KIBRIS SORUNU… DÜNYAYA AÇILMA… EKONOMİ VE SAĞLIK

Tufan Erhürman, bu üç alanı “beşli konferans gündemi oluşan Kıbrıs sorunu; Maraş’ın açılması ve Kıbrıslı Türklerin dünyaya açılması için çalışmalar ve ekonomideki ve sağlıktaki krizi ele alan bir çalışma süreci başlatma” olarak detaylandırarak şöyle konuştu:

“Bunun için muhtemeldir ki hemen seçimin ardından bakanlar kuruluna başkanlık etmek gerekecek. Ardından ilgili ekonomik örgütleri toplayıp çalışmak ve hükümetle iş birliği içerisinde, kavga etmeden, diyalog içerisinde bu sorunlara çözüm üretmek için çalışmak gerekecek. Yani üç alanda birden geniş kadrolarla hızla harekete geçmek gerekiyor 19’u itibarıyla…”

“BEŞLİ KONFERANS ÖNCESİ BM, AB VE TÜRKİYE İLE HIZLA DİYALOĞA GEÇMEK GEREK”

CTP Cumhurbaşkanı adayı Erhürman, içinde bulunulan durumda Kıbrıs sorununun Doğu Akdeniz’den ve hidrokarbondan bağımsız ele alınmasının mümkün görünmediğini ama bir taraftan da hidrokarbon ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin, aslında Kıbrıs sorununu da tetikleyebilecek faktörler olarak ortaya çıktığını kaydetti. Bu yüzden beşli konferansa gitmeden önce BM, AB ve Türkiye ile hızla diyaloğa geçmek ve diplomasi yürütmek gerektiğini söyleyen Erhürman, Doğu Akdeniz ve hidrokarbon konusunun beşli konferans masasında değilse bile masanın üzerinde, havada, atmosferde olacağını bilerek bu diyaloğun kurulmasının şart olduğunu anlattı.

Erhürman, muhataplara, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in daha önce belirttiği sonuç odaklı ve ucu açık olmayan müzakere süreci istediklerini söyleyeceklerini vurgulayarak şöyle devam etti:

“İRADEMİZİN FARKINA VARILMASI”

“Bizim istediğimiz müzakere olsun diye müzakerenin başlayacağı bir beşli konferans değil, Kıbrıs Türk halkının hem 2004’te hem 2017’de Crans Montana’da ortaya koyduğu iradenin farkına varılmasıdır. Önümüzde halen var olan sınırlamaların da kaldırılmasını talep ediyoruz. Yani aynı anda hem hidrokarbon -Doğu Akdeniz, hem başlayacaksa müzakereler, müzakerelerin modalitesi hem de Kıbrıs Türk halkının çözüm iradesine rağmen önümüzde duran sınırlamaların kaldırılması meselelerini hızla muhataplarımızla 5’liye gitmeden önce hızlı bir diplomasi turuyla görüşmek ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Beşliye gidince eğer bu modaliteler doğru şekilde orada kabul edilirse de bir an önce ucu açık olmayan ve sonuç alıcı müzakerelerin başlaması gerekir.”

“MASADAKİ FORMÜL FEDERASYON”

Tufan Erhürman, masada bulunan formülün federasyon olduğunu ifade ederek, “Onun dışındaki formüllerden bahseden adaylar var ama ben hep çağrı yapıyorum, o adaylar o formüllerin nasıl gerçekleştirileceğini de anlatmak durumunda diye düşünüyorum” dedi.

“Konfederasyon” ve “AB altında iki ayrı devlet” formüllerinin gerçekleşebilme koşullarının BM Güvenlik Konseyi kararlarının değişmesini gerektirdiğini vurgulayan Erhürman, “konseydeki 5 daimi üyenin kararın değişmesinde hemfikir olması yanında hem Rum lider Anastasiadis’in hem de AB üyesi her bir devletin tek tek KKTC’yi tanımaya hazır olduğunu beyan etmesi” gerektiğini, konjonktürel olarak böyle bir uluslararası ilişkiler ortamının bulunmadığını ifade etti.

Erhürman, masadaki formülün federasyon olduğunu yineleyerek, “merkezi yanı güçlü federasyon mu, yoksa kurucu devletlerin daha yetkili olduğu bir federasyon mu” olacağının ise konuşulabileceğini söyledi. Kıbrıs Türk tarafının yıllarca kurucu devletlerin güçlü olduğu federasyonu, güneyin ise tam tersini savunduğuna işaret eden Erhürman, “Son dönemde Sayın Anastasiadis’in Kıbrıs Türk tarafının yıllarca savunduğu teze yaklaştığını ima eden bir takım açıklamalar var. Bunları masada konuşabiliriz” dedi.

Tufan Erhürman, Doğu Akdeniz’deki sıcak gelişmelerle ilgili soruya karşılık, “Ada sadece bizim değil ama bizim de adamız… Doğu Akdeniz sadece bizim denizimiz değil ama bizim denizimiz de” diyerek gerek Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları tartışmalarında gerekse ada etrafındaki tüm zenginlikler konusunda Kıbrıs Türk halkının sadece yararlanma hakkı değil söz hakkı da bulunduğunu bildirdi.

Bunların sadece tarihsel ve sosyolojik değil, hukuki olarak da hakları olduğunu ifade eden Erhürman, konuyu şöyle açıkladı:

“Hukuki olarak biliyoruz ki BM Güvenlik Konseyi tüm kararlarında Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum tarafı liderlikler düzeyinde eşit kabul ediliyor. Artı eğer Kıbrıs Rum tarafı egemenlik iddiasını 1960 Anayasası’na ve Zürih-Londra anlaşmalarına dayandırıyorsa aynı metinlerden kaynaklanan bizim de iki kurucu ortaktan biri olma hakkımız ve pozisyonumuz var. Bunun dünya tarafından tanınması gerekiyor. Tanınabilmesi için de daha çok anlatılması gerekiyor. Geçmişte bunun tanındığı dönemler oldu. ABD Başkan Yardımcısı’nın Cumhurbaşkanlığı sarayına kadar gittiği dönemler oldu ama şimdi Sayın Lavrov’un, Sayın Pompeo’nun veya Avrupa Konseyi Başkanı’nın güneye gelip kuzeye geçmediğini görüyoruz. Bunun mümkün olmadığını onlara anlatmamız gerekiyor çünkü gerek Rusya, gerek ABD aynı zamanda Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri. O Güvenlik Konseyi kararlarında biz zaten iki kurucu ortak kabul ediliyoruz. Dolayısıyla onların bu davranışlarının kendi metinlerine, hukuki çerçevelerine uygun olmadığını çok daha yüksek sesle tabi ki diplomasi yoluyla herkese anlatmamız gerekiyor.”

“MARAŞ ULUSLARARASI HUKUKA UYGUN AÇILMALI”

Tufan Erhürman, “Kapalı Maraş” konusundaki görüşlerini açıklarken, hükümetin envanter çalışması başlattığını açıkladığını ama tam olarak ima edilenin ne olduğunu açıklamadığını belirterek bunu görme ihtiyacı duydukların söyledi.

Maraş konusundaki görüşlerinin net olduğunu ifade eden Erhürman, “Biz Maraş’ın uluslararası hukuka uygun olarak açılmasını istiyoruz ve müzakereler başladı -başlamadı tartışmasından bağımsız olarak bunu hayata geçireceğiz. Uluslararası hukuk derken bunu Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak yapmaktır” şeklinde konuştu.

Güvenlik Konseyi’nin Maraş’la ilgili kararlarında “Oradaki gayrimenkullerin sahiplerine iade edilmesi ve Maraş’ın yönetiminin BM’ye devredilmesi” olmak üzere iki unsur bulunduğunu anlatan Erhürman, Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde göreve gelir gelmez Türkiye’yle de görüşerek Maraş’ın askeri bölge olma statüsünü değiştirmek gerektiğini söyledi.

Çünkü, 2005 Taşınmaz Mal Komisyonu Yasası’nın, askeri bölgelerde mal iadesini mümkün kılmadığına işaret eden Tufan Erhürman, bu yüzden Maraş’ı askeri bölge olmaktan çıkarıp iade kapsamına almak lazım ve iade çalışmalarına başlamak; aynı anda da BM ile istişareye geçmek gerektiğini anlattı.

CTP Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman, BM ile, Güvenlik Konseyi kararında belirtilen Maraş’ın BM yönetimine devredilmesinin altının nasıl doldurulacağının müzakere edilmesi gerektiğini, bunun için ortaya net bir plan koyduklarını kaydederek, Maraş’ın açılmasından bahseden diğer adayların bunu uluslararası hukuka uygun gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceklerini netleştirmeye ihtiyaç olduğunu belirtti.

“KAPIYI AÇTIK KARŞIMIZDA BİR ŞEHİR BULDUK DURUMU YOK… 10 YIL BİLE İYİMSER BİR SÜRE”

Maraş’ın açılmasından bahsedilirken, “kapıyı açtık ve karşımızda bir şehir bulduk” gibi bir durum olmadığına işaret eden Erhürman, “Açılmaya yönelik siyasi ve hukuki çalışmaların başlatılmasıdır söz konusu olan… Maraş’ın bir şehir-kasaba olarak halka açık hale gelmesi bugün başlasak 10 yıl sonrası bile çok iyimser bir süredir” ifadelerini kullandı.

Tufan Erhürman, seçim kampanyası sırasında en çok hangi sorularla ve sorunlarla karşılaştığı sorusunu yanıtlarken “İnsanlarımız ne kadar seçime entegre, adapta ondan emin değilim. Çünkü gerçekten çok sıcak sorunlar yaşanıyor” dedi.

Sağlıktaki, eğitimdeki sorunları, işsizliği, kapanan 8 bin iş yerini örnek veren Erhürman, seçim kampanyası sırasında bunlarla da muhatap olduklarını belirtti ve “Ben aslında bunlarla muhatap olmanın doğru olduğunu düşünüyorum çünkü bizim vizyonumuzda Cumhurbaşkanı içerde de liderlik edecek bir makam. Dolayısıyla bu konulara ilişkin sorunların da paylaşılması aslında tam da bizim vizyonumuza uygun. Tabiri caizse her yerde ateş yanıyor, eğitim, sağlık, işsizlik…” diye konuştu.

Erhürman, bazı vatandaşların koronavirüs nedeniyle seçim günü sandığa gitmenin sıkıntılı olup olmayacağı endişesi taşıdığını belirterek, oy vermenin markette alışveriş yapmaktan daha riskli bir şey olmayacağını, bu seçimdeki işlemlerin uzun sürmeyeceğini anlattıklarını kaydetti.

“MESELE DİYALOG BECERİSİ”

Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde hükümetle ilişkileri konusunda Erhürman, hükümet ve Cumhurbaşkanı’nın farklı partilerden olmasının işbirliğini zorlaştırdığı, başkanlık sistemi olsaydı bunun daha kolay olacağı düşüncesini ifade edenler bulunduğunu, kendisinin ise “başkanlık sistemi olsaydı bile cumhurbaşkanı başka partiden, meclis çoğunluğu başka partiden olduğunda sıkıntı çıkma potansiyeli var” dediğini anlattı. Erhürman şöyle devam etti:

“ESAS OLAN CUMHURBAŞKANININ YÖNETME, LİDERLİK, DİYALOG BECERİSİ”

“Çünkü bir ülkeyi yasalarla ve bütçeyle yönetirsiniz. Yasa çıkarma yetkisi de, bütçeyi geçirme yetkisi de meclistedir. Eğer cumhurbaşkanı ile meclis çoğunluğu farklı partilerdense ve diyaloğu beceremezlerse başkanlık sisteminde de sistem tıkanır. Dolayısıyla burada esas mesele ister başkanlık sisteminde ister şimdiki sistemde olalım Cumhurbaşkanının hükümetle ilişki kurma becerisi yönetme ve liderlik etme becerisidir. Bir tür diyalog becerisidir.”

“Kıbrıslı Rum lideri ikna edip diyalog yoluyla Kıbrıs sorununu çözmesini, Türkiye ile iyi diyalog kurup Kıbrıs sorunuyla ilgili ortak bir noktada buluşmayı sağlamasını, AB ile diyalog kurup Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nü geçirmesini sağlaması beklenen Cumhurbaşkanı’ndan neden kendi hükümetiyle, kendi insanıyla diyalog kurup iş birliği içinde ülkeyi yönetmesini beklemeyelim? Neden bunu mucizevi bir şey gibi görüyoruz?” diye soran Erhürman, Cumhurbaşkanı’nın bu yönetsel beceriyi cumhurbaşkanlığını göstermesi gerektiğini ifade etti.

Erhürman, başkanlık sistemi olsa da yasaların veya bütçelerin geçmeyebileceğini, tıkanabileceğini belirterek, “Dolayısıyla her durumda cumhurbaşkanlığı içte ve dışta liderlik etme becerisini diyalog diplomasi becerisini sergilemek durumundadır” dedi.

11 Ekim’deki seçimde halkın iradesini sandığa yansıtması çağrısı yapan Erhürman, kendini sağlık açısından çok riskte görenler için zorlama olamayacağını ama YSK tarafından gerekli önlemlerin alındığını, bireysel önlemler de tam alınarak sandığa gitmenin son derece önem taşıdığını söyledi.

Erhürman, “Çünkü sonuç itibarıyla önümüzde çok dikenli bir beş yıl var. Her sorun çok zor. İçerideki sorunlar da çok zor, dışarıdaki sorunlar da hiç kolay değil. Beş yıl içinde hem içerde hem dışarıda liderlik yapacak bir cumhurbaşkanıdır seçeceğimiz… O nedenle ne kadar çok insanımız iradesini sandığa yansıtırsa o kadar iyi ve meşru diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

SEÇİMİN ÖNEMİ

CTP Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman, yıllardır biriken ve büyüyen birçok sorunla mücadele edilen bir dönemden geçildiğini belirtti. Erhürman, içeride hükümetlerin istikrarsızlığı nedeniyle tek yürütme bacağı olan Cumhurbaşkanlığı’nın, devletin tanınmamışlığından dolayı dışarıda da muhatap alınan tek makam olduğuna işaret etti.

Erhürman, “Hem dışarıdaki hem içerdeki sorunların çok büyük olduğu ve biriktiği ve konjonktürel olarak da arttığı bir dönemde, bu makamın önemi çok fazla artmış durumda. O yüzden ben inanlarımıza bu vizyona inanarak bu vizyonu hayata geçirebileceğini düşündükleri lider kimse ona oy vermeleri çağrımı yapıyorum” dedi.

“CUMHURBAŞKANLIĞINI SEMBOLİK DURUMA DÜŞÜRMEYE KALKMAYALIM”

Çağrısına “Ama sakın ha cumhurbaşkanlığını sembolik bir makam görmek suretiyle tercih belirlenmesin. Dışarıya açılan tek penceremiz, içeride de yürütmenin istikrarlı tek bacağı olan bu makamı sembolik bir makam durumuna düşürmeye kalkmayalım” diyerek devam eden Erhürman, halkı dışarı açmak ve insan onuruna yaraşır yaşatmak için eldeki en değerli araçlardan birinin semboliklik derecesine düşürülmesinin fırsatı kaçırmak olacağı uyarısında bulundu.

Tufan Erhürman, “Bu da çok riskli bir şey olur. O yüzden herkesi bu vizyona inanmaya, bu vizyonu en iyi hangi aday gerçekleştirecekse ona oy vermeye çağırıyorum” diye konuştu.

“BAĞIMSIZLIĞIYLA GURUR DUYDUĞUMUZ YARGIMIZIN TALEBİNE EVET”

Erhürman, 11 Ekim’de Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte yapılacak Anayasa değişikliği halkoylamasıyla, yargıdan gelen taleple özellikle istinaf davalarını çözümlemekteki gecikmelerin önlenmesinin amaçlandığını anlatarak bunun adaletin gecikmesini önleyerek adil yargılanma hakkını sağlayacağını belirtti.

Bağımsızlığıyla gurur duydukları yargının talebine Meclis’te evet dediklerini kaydeden Erhürman, halkoylamasında da evet diyeceklerini sözlerine ekledi.

Sosyal Medyada Paylaş
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ